Hava Durumu

Aşure ve Muharrem

Yazının Giriş Tarihi: 30.09.2017 09:39
Yazının Güncellenme Tarihi: 30.09.2017 09:39

Maalesef kaçınılmaz sona doğru hızla ilerliyoruz. Ömrümüzün kum saati işliyor ve bizim için ayrılan (takdir edilen) üst bölümdeki kum her an azalarak aşağıya akıyor.

İnanılmaz bir  girdabın içindeyiz.  İnsan da gaflet hakim olduğu için hiç ölmeyecekmiş gibi dünya hayatına, dünya işlerine, dünya menfaatine dalmış gidiyoruz.

Bir bakıyoruz küçükler büyümüş, tanıdık ve dostlar birer ikişer göçüp gidiyorlar, saçlar ağarmış...

Ama gaflet ve rutin hayat yine devam ediyor.

Yine, Muharrem geldi çattı.

Mesela, İslam tarihinde birçok facia var, zulüm var, katliamlar var, belki bunların en büyüğü Kerbela Faciasıdır, ama bugün bizim bu tarihi facialar karşısındaki tutumumuz ne olmalıdır?

Müslümanlar parçalanmış, İslam düşmanları ve müslümanların malik oldukları maddi değerlere göz diken emperyalistler bu parçalanmışlığı kullanarak, derinleştirerek, arttırarak amaçlarına ulaşmak için kullanıyorlar.

Biz onlara fırsat mı verelim, işlerini mi kolaylaştıralım; yoksa geçmişten de ibret alarak safları sıklaştırmaya, ihtilafları azaltmaya, çatışmaları sıfırlamaya, her alanda işbirliği yapmanın yollarını aramaya mı çalışalım?

Elbette ikincisi. Öyle ise gelin On Muharrem'i ve Aşura gününü de bu anlam içinde, bu amaca yönelik olarak geçirelim.

On Muharrem gününde oruç tutma adeti İslam öncesinde müşrik Araplar ile Yahudiler'de varmış. Peygamberimiz (s.a.) Medine'ye hicret edince bu âdet ile karşılaşmış, niçin oruç tuttuklarını sormuş, "Bugün Hz. Musave İsrailoğullarıFiravun'un zulmünden kurtuldular ve Firavun ordusu ile beraber denizde boğuldu, bunun için bayram yapılıyor ve şükran orucu tutuluyor" demişler.

Efendimiz, "Biz Musa'ya onlardan (Yahudilerden) daha yakınız, biz de tutalım" buyurmuş, Ramazan orucu farz oluncaya kadar tutulmuş, sonra serbest bırakılmış, isteyen tutmuş, isteyen tutmamış. Bu bilgi sahih kaynaklarda mevcut, şu halde Kerbela faciasını gölgelemek için sonradan uydurulmuş değil.

Ayrıca hem Muharrem ayının onuncu günü nafile bir ibadet olarak oruç tutmak, hem de Hz. Hüseyin başta olmak üzere Kerbela şehitlerini sevgi, rahmet dileği ve ibretle (güzel ahlakını ve şanlı mücadelesini örnek almak maksadıyla) anmak mümkündür; bunun birinin diğerini örtmesi, gölgelemesi söz konusu değildir.

KerbelaFaciası'nı, bugün Müslümanlara fayda sağlayacak bir formatta anma işinin yalnızca Şîa'ya bırakılmaması da gerekiyor.

Hz. Hüseyin hepimizindir, o zulme karşı çıkmak, haklıdan yana tavır koymak, acıyı derinlerde duymak ve gözyaşı dökmek de hepimizin (Sünni Şii bütün Müslümanların) vazifesidir.

Anma toplantıları hem karma olmalı, hem de ayrıca Şîîler gibi Sünniler tarafından da tertip edilmelidir. Bu toplantılarda acıyı tazeleyip gözyaşı dökmekten ziyade Müslümanların birliği, parçalanmanın sebepleri, tefrikanın verdiği zararlar, Hz. Hüseyin'in davranışının dini ve ahlaki saikleri, zulmün kötülüğü, zalime karşı durmanın gerekliliği ve yöntemini dikkate almak gerekiyor.

Üzerin de durulmalı, Hz. Hüseyin'in, "Sevgili Dedesinden" miras kalan ahlakının örnek alınmasına ağırlık verilmelidir.

İşte böyle On Muharremler hem ibadet olur, hem o muhteşem mücadelenin hakkını vermek, bugünkü hayatımız için de oradan meyveler devşirmek sonucunu doğurur.

O zaman, gelin canlar bir olalım.Alevilerle yoldaş olalım, düşman olarak bakmayalım. Irkına, diline dinine göre inşaları sınıflara ayırmayalım.

Aşure gününüz kutlu olsun, Muharrem ayı iyiliklerin habercisi olsun.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.