Hava Durumu

Artvinlilerin Bakan Faruk Çelik'e selamları var

Yazının Giriş Tarihi: 22.05.2017 08:58
Yazının Güncellenme Tarihi: 22.05.2017 08:58

Bu ülkenin her köşesi, metrekaresi kocaman bir değer. Yeter ki birileri başını kaldırsın, birlik olunsun. Ülkemizi hakiki manada kalkındırmak için atılan adımlara omuz verilsin.

Bursa Artvin Vakfı'yla Doğu Karadeniz'in incisi Artvin'i karış karış gezdik.

"Ayaklarımıza karasular" inmesine rağmen Artvinlilerin; "Bizim dağlarımız "İsviçre Alplerini" kıskandıracak güzelliğe sahip" demelerine canlı şahit olduk. Toprağın gözükmediği yaylaları, dağları, kalem gibi dizilmiş ağaçları gözlemledik ve gerçekten hayretler içerisinde kaldık.

Kafanızı nereye çevirseniz, Çoruh Nehri'nin hırçın akan suları karşınıza çıkıyor.

Öyle dağlar, dik yamaçlar var ki; bakarken ürküyor, başınız dönüyor.

Yeşilin farklı tonları, Artvin'in dağlarına, yaylarına, yamaçlarına hâkim olmuş.

***

Mesela Borçka'nın doğal güzelliği ile ön plana çıkan Karagöl'ü, eşsiz bir yer. Gölün kıyısını gezerken adeta büyüleniyorsunuz. Muratlı ve Düzköy Camileri ahşap mimarisi ise görülmeye değer.

Şavşat'a geldiğinizde Sahara Karagöl Milli Parkı, Bilbilan, Arsiyan yaylaları ve göller ile jeep safari, foto safari ve dağ yürüyüşü yapmak isteyenler için çok enteresan bir yer.

Karadeniz'de zorluklar insana adeta yapışmış.

Hani dağlar geçit vermiyor diyorlar ya... Burada ise dağlar oyulmuş, tünellerle aydınlığı ortaya çıkarmışlar.

Artvin için barajlar şehri de diyebiliriz.

Şöyle ki, Çoruh Nehri'nin kollarına 6 tane baraj inşa edilmiş. Dolayısıyla iklimde değişiklikler olmuş. Kayısı, Kiraz ağaçları ekilmiş, kaliteli ürün alınmaya başlanmış.

Tek eksik...

Daha çok teşvik ve köye dönüş algısı oluşturulması.

Bu kadim toprakların ve insanlarının buna çok ihtiyacı var.

***

Borçka'nın Muratlı Köyü'ne geldiğimizde insansızlaşmış bir belde ile karşılaşıyoruz. Gürcistan topraklarını ise sadece nehir ayırıyor. Ve aynı zamanda nehrin hırçın akan sularının sesi olmasa, burada veba salgını var diye irkilirsiniz.

600 haneli köyde 60 hane yaşıyor, tamamına yakını 60 yaşın üzerinde.

Buradakilerin bir kısmı farklı illerden yaz tatili için gelen ihtiyarlar. Kışın köylerinde kalmıyorlarmış. Gençler ise tatile bile buraları tercih etmiyorsa, oturup düşünmek gerekmez mi?

Buraların İsviçre Alplerinden, ne bileyim daha nice meşhur olmuş tatil beldelerinden eksik kalan nesi var?

Konuştuğumuz yöre insanı dertli.

"20 yıldır Türkiye'ye elektrik üretilsin diye baraj inşaatları yüzünden yollarımızı saatli kullandık, çile çektik. Ancak, bizler dağlarda, bayırlarda yaşayan insanlar olarak tarlamız olmadığı için teşvik alamıyoruz; elektriği, mazotu, suyu pahalıya tüketiyoruz. Sonrada kalkıyorlar bizim insanımıza "neden köyünü, ilçeni ve şehrini terk ediyorsun" diyorlar."

***

Kimse kusura bakmasın ama buralar hızla insansızlaşıyor. Suyun anavatanında meyve ağacını, azıcık da olsa tarlasına ektiği bostanını sulayacak su kanalları yok. Var olanlar ise çatlak patlak!

Dedik ya yöre insanının derdi çok diye...

Yusufelili bir vatandaş aynen şu ifadeleri kullanıp Ankara'ya ve bölgedeki üst düzey yöneticilere şöyle tepki gösterdi:

"Bizim köylerimize Ankara'dan bakan, vekil, bürokrat arabayla gelmez; gelmiş olsalar, derdi, çileyi görürler. Bizim Helikopter pistimiz bile yok. Köylerimizde birisi rahatsızlansa, hastaneye gidesiye kadar yolda ölür. Her yerimiz orman ama faydası yok. Buralara meyve ağaçları ekilmesi lazım; kestane, ıhlamur ekilse, köylüye geçim kaynağı olur. Hayvancılıkta da aynı sıkıntı söz konusu, teşvikler yetersiz."

Evet, 3 yılda dağlar oyulup tüneller açılmış, yolar yapılmış ama Artvin'in köylerinde, ilçelerinde bir helikopter pisti yok.

Toprak yeşilden, ağaçtan görünmüyor ama doğru adımlar atılmadığı için ormandaki ağaçlar insanların işine yaramıyor. Çünkü karın doyurmuyorlar...

Hâlbuki barajların ardından değişen iklimle birlikte meyve ağaçları dikilse, inanılmaz bir gelir kaynağı ortaya çıkacak. Böylece köyler, belki de insansızlaşmaktan kurtarılmış olacak.

***

Yapılması gereken şey; buralarda yaşayan halkı, araya aracı koymadan dinlemek.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik; doğduğu topraklara çizmelerini giyip, dertleri çok olan çilekeş hemşerilerini bir kez daha dinlemesi gerekiyor.

Eğer Bakan Çelik böyle bir adım atarsa kazanan sadece; Türkiye ekonomisi, hayvancılığı, tarımı ve turizmi olacak.

Nereye uğrasak, mola versek, bölge insanı "Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik'e selam söyleyin, bizlerle bir bir görüşsün" diyorlar.

Unutmadan, Bakan Faruk Çelik'in akrabası olan; köyünü, doğduğu toprakları terk etmeyip, yolları bozuk Yusufeli'nin Sarıgöl'ünde istihdam gerçekleştiren bir Muammer İhtiyaroğlu var. İnsanların koşarcasına terk ettiği memleketinde tesis açmış ama yaptığı çardak için türlü zorluklar çıkaran, aklı bir karış havadaki bürokrat ve memur takımı Muammer amcayı yıldırmamış.

Burası öyle bir tesis ki; Gürcistanlılar adeta akın ediyor buraya.

Aynı zamanda... İhtiyaroğlu'nun alabalık tesisleri; Artvin'e gelen turistler ve Türkiye'nin yakından tanıdığı birçok kişi için bir uğrak yeri olmuş.

Yorucu ama bir o kadarda faydalı olduğunu düşündüğüm geziyi tertipleyen, Bursa Artvin Vakfı Başkanı Osman Başaran ve Yönetim Kurulu Üyeleri Erol Yıldırım, İsmet Aydın, Bekir Keskin, Bülent Ocak ve Ayhan Özdemir'e doğdukları şehre geri dönüşün adımlarını attıkları için teşekkür ediyoruz.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.