Hava Durumu

Komünist işkence

Yazının Giriş Tarihi: 06.12.2019 06:50
Yazının Güncellenme Tarihi: 06.12.2019 06:50

Doğu Türkistan denilen yer Orta Asya'daki Ceyhun ve Seyhun nehirlerinin olduğu vadiyi tarif eder.

1 milyon 660 bin m2'lik yüzölçümü ile Çin coğrafyasının yüzde 17'sini kaplar.

19. Yüzyıl'da Rusların, Batı Türkistan'ı işgal etmesiyle iki parçaya bölünmüştür.

Bir taraf, Rusya Türkistan'ı olarak adlandırılırken, Doğu Türkistan da Çin Türkistan'ı olarak anılmaya başlandı. Yâni diğer adıyla da Sincan olarak bilinir.

(Yeni egemenlik ilân edilmiş yer; ya da pasifize edilmiş bölge mânâsında) 

Doğu Türkistan'ın resmi adı 'Sincan-Uygur Otonom Bölgesi'dir.

Bölgede nüfus 30 milyonu aşkın. Bunun yaklaşık 13 milyonu Müslümanlardan oluşuyor. Doğu Türkistan'da Çince konuşan Müslümanlar olan Hui'ler haricinde bölgedeki dağılım şöyle; 11 milyon Uygur, 2 milyona yakın Kazak, 170 bin Kırgız ve diğer azınlıklar Moğol, Mançu, Tacik, Özbek, Tatar, Rus, Çinli, Slav v.s

Bu tablo bize, Doğu Türkistan'da Uygurların asıl ve ana etnik bir yapı da olduklarını ispatlıyor.

13 milyonluk Müslüman nüfusun 1 milyonunu toplama kamplarına alıp çeşitli işkencelere maruz etmek ancak komünist ideoloji anlayışı ile özdeşleşebilirdi.

Gelen kanun niteliğindeki zoraki yaptırımlar, biyo-politika ve demografik uygulamalar, Müslüman Uygurların varlığına darbe indirmiştir.

1988'de Aile Planlaması Kanunu hayata geçirilerek Müslüman Uygur nüfusu dizginlenmek istendi. Kanun Tasarısı'nda konulan kurallar gereğince şehir merkezlerindeki Uygurlara 2, kırsal kesimde olanlara da  en fazla 3 çocuk sınırlandırılması getirildi.

Hamilelikler izin mukabilinde, izinsiz hamilelikler ise tespit edildiğinde bebek güvenlik güçleri marifetiyle sezaryen ile alındı.

Kaşgar'da 1991'de büyük çoğunluğu Uygur Türk'ü olmak üzere 19 bine yakın kadın düşük yapmaya zorlandı.

Bu zulmün altında yatan ana sebepler, bilindik bencil dış politika egoistliklerinden başka ne olabilir?

Amaç, enerji yataklarının kalıcı sahibi olmak ve bölge hâkimiyetini de tekelinde tutmak.

1 milyon 660 bin m2'lik yüzölçümü ile Çin'in yüzde 17'sini kaplayan Uygur vatan toprakları,  yeraltı kaynakları ve stratejik konumu ile önem arz eden bir yer.

Petrolü, doğal gazı, zengin maden yatakları ve geçiş güzergâhı üzerinde yer alması sebebiyle de Çin bu topraklardan vazgeçemiyor.

Dünya'da söz sahibi olma yolunda önemli hamleler yaparken, Kazak petrollerini Sincan üzerinden Çin'in iç bölgelerine ulaştırma plânına göre hareket ettiği için, Uygur Bölgesinde çatlak ses istemiyor! 

Doğu Türkistan'ın Aktyubinsk Petrol Boru Hattı'nın tam ortasında yer alması ve otonom bölgedeki doğal gaz ve petrol yataklarının zenginliği Çinlilerin gözünde cazibe merkezi niteliğinde.

Çin'in, Uygur halkına yönelik insan hakları ihlâlleri, özgürlük kısıtlamaları, dini ve kültürel değerleri baskılama ve işkenceler tüm dünya tarafından kınanmaktan öte gidemiyor. 

Komünist Çin kafasının yerli halkı öteleme istekleri ve akabindeki çalışmaları Doğu Türkistan topraklarında nükleer denemelere varıncaya kadar haddi aştı.

Çin Halk Cumhuriyeti, Doğu Türkistan'ın kirlenmemiş birinci sınıf tarıma elverişli toprağının ph'ının nükleer atıklarla değişmesine sebep olmuştur.

1996'ya kadar da Sincan'da 46 tane yer altı ve yer üstü nükleer deneme gerçekleştirilmiştir.

En son 1995'te Lopnor'da yapılan denemenin, atom bombasından 40 kat daha etkili olduğu bilim adamlarınca açık oturumlarda tartışma konusu olmuştu. 

Çin'in, Sincan/Malan mevkiinde de, içme suyu kaynağı olarak bilinen Boston Gölü yakınlarında gizli bir nükleer üssü bulunmaktadır.

Bu üstte yapılan nükleer çalışmalar sonucunda Uygur halkında saç dökülmesi, çeşitli deri hastalıkları, gırtlak kanseri, çocuk düşmeleri, lösemi v.b hastalıklara yakalandı.

Bu durum karşısında Çin mecburen 'Çok Taraflı Test Yasağı Anlaşması'nı imzalamak zorunda kalmış ve nükleer denemelerine bu coğrafya üzerinde ara vermişti. 

Günümüzde hâlen bu bölge karantina altındadır ve kötü enerjinin devam ettiği söylenmektedir.

Çin entrikaları ve zulmü Doğu Türkistan'ın her yanına ortak olma çabasında.

Ateist Çinli nüfusun bölgeye yerleştirilerek Uygurların demografik yapısını bozmaya yönelik hamleler devam ediyor.

Bu, kelimenin tam anlamıyla aciz bir ırkçılık hareketidir.

Irkçılık biyo-politik bir yöntemdir.

Çin biyo-politikası; etnik, ayrımcı, dini ve sömürü düzene hizmet eden, maneviyattan bihaber, kafatasçılığın zirve yaptığı hadsizliğin vücut bulmuş hâlidir.

Urumçili Müslümanların halk arasında cüppe, burka ve peçe ile dolaşması yasaklandı.

Bir kadının nasıl başörtüsü takabileceği konusunda da dayatmaları var.

Çin devletinin belirlediği örtünme şekli geçerli.  Aksi halde ideolojik eğitim kamplarını boylamak an meselesi.

Bunların haricinde, Komünist Parti üyeliğini reddetmek, ateist olmamak, alkol kullanmamak büyük suçlardan.

Uygur Türkleri hâlen kendi topraklarında, böylesine baskıcı bir rejimin kıskacında inim inim inlemekte. Saydığım yaptırımlar en masumane olanları.

Peki bu gidişata dur diyecek yok mu?

Şimdilik kınamadan öte elle tutulur bir gelişme yok.

İslâm dünyası mı?

Bildiğiniz gibi.

Sus pus olmuş ayağa kaldırılacağı günü hayal ediyor.

Müslümanlık şuuru ne zaman hemhâl olacak, bu narkozun etkisi ne zaman bitecek?

İçinden çıkılamayan bu çıkmazın, hedefsizce akıp giden zamanın, ölüme hazırlıksız bu koşuşturmaların hesabı nasıl verilecek fikri olan varsa beri gelsin.

Peki sen Müslüman?

Gerçekten Müslüman mısın?

Gerçek Müslüman; ben Müslüman'ım deyip gereğini yapandır.

Müslümanlığı camiye ve eve hapseden değil, hayatının tüm alanına yayandır.

Bütün bu meziyetleri içinde zerre kadar hisseden, İslâm'a karşı hassasiyeti olanlara rahatlık yok bu yalan dünyada.

Peki ya çare?

Çare; aktifliktir, ayağa kalkıp yürümektir, çalışmadır, diriliştir, direniştir, çabadır, çözüm üretmektir, olmuyorsa içi içini yemektir, açıp bir sayfa dahi olsa okumaktır, ne yapabilirim yetmezliğini benliğinde hissetmektir. 

Sahiplendiysen eğer;

O dava uğruna yanıp yıkılmaktır.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.