Hava Durumu

İkinci İsrail yerleşkesi

Yazının Giriş Tarihi: 01.05.2020 07:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 01.05.2020 07:30

Dünya'nın endişe ile gözlemlediği konulardan biri de İsrail-Suudi Arabistan yakınlaşmasıdır.

Tarafların resmi temastan şimdilik kaçınmasına rağmen aynı gayelere hizmet etmesi durumu daha da bir ilgi çekici kılıyor.

İki ülke yönetiminin ABD ile olan ilişkileri malum.

Ortak düşman İran olarak bilinirken, müttefikleri de Mısır.

İki ülke de, sözde cihatçı terör gruplarıyla mücadele halinde.

Dinleri ayrı olsa da pek çok alışkanlıkları ve kendilerinden öte duranlara karşı bakışları neredeyse aynı.

Aralarındaki gizli iş birliği her zaman kötü kokuları da beraberinde taşıyor.

Suudi rejimi, ülkenin servetini kendi dümen suyundaki Filistinli ve Suriyelimuhalif gruplara yönlendirmekte yıllardır fedakâr.

Prens Selman'a göre İran'ın kadim dostu Suriye'nin düşmesi Alevi-Şii cephesine karşı kazanılmış bir prestij olacak.

Uluslararası ölçekte, Suudi Arabistan her zaman ılımlı İslâm tarafında.

Ülke bu anlayışa yatkın siyaset izlediği için partiler arasında tansiyonu düşürmekte ve anlaşmazlıkları çözmede uzmanlık kazandı.

Yöneticiler, cömert hediyelerle karşıt grupların arasını bulmaya yatkın bir yapıya sahip.

Nakit yüklü çantalar stratejisi ile pek çok kirli işleri çözmekte ustalaştılar.

Bu anlayışın en önemli sınavını 1989'daLübnan'daki iç savaşı bitiren Taif Anlaşması ile verdiler.

Diğergirişimleri ise Araplarla Siyonistler arasındaki anlaşmazlıkları çözmeyi amaçlayan Suudi Barış İnisiyatifi olarak biliniyor.

Bu İnisiyatif İsrail'de Suudi yönetiminin itibarını epeyce arttırarak 2002 Arap Birliği Zirvesi'nde kabul gördü.

Cömert! Suudi Prensi Selman siyonist devlet İsrail'e toprak bile hediye etti.

Neom Projesi olarak tanımlanan sözde harikalar diyarı alanıve yakınındaki 16 bin km2'lik bölgeyi önce kendi özel mülkiyeti ilan etti. Sonra yandaş ülkeleri de projeye dahil ederek 10 bin km daha toprak kazandı-kazandırdı.

Yasak bölge kapsamına alınan alanda Şarma, Suğra, Muveylih, Duba ve Emlec gibi yerleşim birimleri var. Prens,yasak alan dahilinde kalan şehirleri boşaltma kararı aldığını da bizzat açıkladı.

Tebük bölgesi olarak bilinen yasak alanın önümüzdeki dönemlerde İsrail'le ortak gerçekleştirilecek Askeri Faaliyetlerin İcra Sahasıolarak seçildiği kesinleşti.

Mısır tarafından Suudi Arabistan'a devredilen Sanafir ve Tiran adalarıda Suudi yönetimce ilan edilen yasak bölgenin sınırlarında bulunuyor.

İsrail'in Akabe Körfezi'ne sınır illerinden Eylat da yasak bölgeye komşu yerleşim birimleri arasında.

İsrail'in en büyük deniz üssünün bulunduğu Eylat vilayeti;İkinci İsrail olarak planlanan Neom Projesi'nin de kesişme noktasında.

Öte yandan yasak bölge olarak açıklanan coğrafyanın zengin petrol ve altın madeniyataklarına sahip olması tesadüf olabilirmi?

Tebük bölgesinde ilan edilen yasak sahanın coğrafi konum itibariyle olağanüstü imkânlara sahip olduğu ve İsrail'in bu bölgedeki dik vadileri Kimyasal Silah Deposu olarak kullanmaya hazırlandığı iddiaları çok güçlü bir varsayım.

Prens Selman'ın İran korkusuyla tamamen İsrail ve A.B.D himayesine girdiği artık bariz ortada.

Bölgenin aynı zamanda İsrail'in Kara ve Hava tatbikatları için tahsis edileceği dış basındagünlerce yazılıp çizildi.

Mısır, Ürdün ve B.A.E'de bu projenin diğer ortaklarından.

Prens Selman ülkesinin petrole olan bağımlılığını azaltmak için geçen yıl Vizyon 2030 projesinin startını vermişti.

Bu proje zaten bir dizi reformlar dizisi.

Projenin temelinde ise Siyonistlere açık hareket kabiliyeti kazandırmak var. 

Sonuç olarak Tel Aviv ve Riyad yönetimleri ortak istihbarat faaliyeti yürütme kararı aldıklarını ve bu durumun askeri alanda atılacak yeni işbirliği adımlarıyla destekleneceğini kamuoyuna açıkladı.

Ancak bu yakınlaşmaların perde arkasında karanlık oyunlarda sahneleniyor.

Herkese mavi boncuk dağıtan Suudi yönetimi, Filistin barış sürecinin başlamasından iki yıl öncesine kadar Filistin eski devlet başkanı Yaser Arafat'ın Siyonist yönetimle bir araya gelip anlaşmaya varmasına da taş koymak gibi bir irade kullandı.

Geçmişte Arap denizinde petrol tankerlerinde ve açık deniz petrol platformu operasyonlarında görev almıştım.

Suudi Arabistan gizemlidir.

Bölge Devletlerinin aksine işlerini daha gizli kapaklı yürütür.

Böylece aşırı uçları desteklemekte de hiçbir çekince yaşamaz.

Suudi Arabistan ve İran arasındaki rekabetyalnızca Sünni-Şii çatışmasından ibaret değil.

Bu, petrol üzerinden yapılan bölgesel bir güç çekişmesidir.

İslami olarak da "kendisinin doğru noktada" olduğunu iddia eden iki İslam devletinin mezhepçilik uğruna birbirini kırdırdığı,artısı batıya olan ümmet çatışmasından öte bir şey değildir.

Allah ıslah etsin, ne diyelim?

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.