Hava Durumu

Güvenlik dengeleyici

Yazının Giriş Tarihi: 25.10.2019 07:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 25.10.2019 07:00

Türkiye'nin güney sınır bölgesinde; barış huzur ve istikrarın en belirgin tehdit unsurları terör örgütleridir. Bu şer şebekelerinin iç savaş sürecindeki Suriye'den toprak kapma iştahları ile bölgede yuvalanma gayretleri Barış Pınarı Harekâtı ile bir kez daha bozguna uğratıldı.

Barış Pınarı Harekâtı iki önemli amaca hizmet etti:

Suriye'nin kuzeyindeki PKK/YPG terör tehdidinin bertaraf edilmesi öncelik içeren ilk hedefti.

Diğeri ise, 8 yıldır ülkemiz sınırlarında misafir edilen sayıları 4 milyona yaklaşan Suriyeli sığınmacı kardeşlerimizin kendi ülkelerine huzur-u gönül ile geri dönmelerini sağlamaktı.

Gelinen noktada ilk etapta 1 milyon, daha sonra 2 milyon Suriyeli sığınmacının kademeli olarak kendi topraklarına dönmesi devlet güvencesiyle temin edilecek.

Birleşmiş Milletler (BM) 74. Genel Kurulu'nda tüm dünyayla paylaştığımız güvenli bölge haritasında ayrıntılar tek tek ele alınarak mutabık kalındı.

Afrin, Azez ve Cerablus'ta olduğu gibi burada da uluslararası destekle altyapı, konut, hastane ve okul projeleriyle istikrar tesis edilerek bölge cazibe merkezi haline getirilecek.

Suriye'nin toprak bütünlüğü, kuzey barış pınarlarıyla yeniden yeşerme hedefine ulaşana dek bu mücadele etkin biçimde devam edecek.

Türkiye'nin içinde bulunduğu bölgeye güvenlik anlamında katkısı her zaman olmuştur. Yakın tarihi hatırlayacak olursak ülkemizin jeopolitik konularda geleneksel konumu bu değildi. Osmanlı Devleti döneminde de uzun süreli bir istikrar bölgede tesis edilmişti. Kuzey Afrika, Güneydoğu Avrupa ve Ortadoğu egemen Müslüman güçtü. Akdeniz ve Karadeniz'e hâkim olunması Doğu Yarım kürenin büyük bir kısmında ana ticaret yolu olmasını sağlıyordu. Bu ticaret üç kıtayı birbirine bağlıyor beraberinde güvenlik ve refahı getiriyordu. Bu nedenle Türkiye'nin bölge meselelerinden elini çekmesi doğal davranışı olamaz.

Ülke coğrafi öneminin farkında ve doğal görevinin gerekliliklerini yerine getiriyor. Olan da, olması gereken de bu.

2013'ten bu yana Başkan Erdoğan bölgesel ve küresel gidişatı okuyarak risk almaktan kaçınmadı. Ancak, Suriye krizinin ülkemize getirdiği tehditler bu şekilde adım adım aşabiliyor. Liderliğin; cesaret, sabır ve zamanlama işi olduğunu akıldan çıkarmamak gerek.

Batılılar yüzyıllık planlar yaparlar. İngilizlerin 1. Dünya Savaşı'ndan sonra yeni Suriye'nin sınırları hakkındaki düşünceleri farklıydı. O yüzden bir asır ötesinden gelen planlara karşı, daha az zamanlı düşünme payıyla hamle yapmak durumundayız. Şimdi hem fikir olma zamanı, yıpratma zamanı değil. Olmamalı da. 

Eski dünya düzeninin, Barış Pınarı Operasyonu'yla Türkiye tarafından erozyona uğratıldığı gerçeği yavaş yavaş haçlılarca hazmedilecektir.

Türkiye; küresel güç dengelerinin geleceği adına farklı bir konumda olmaya hazırlanıyor yeni dönem itibariyle.

Kaotik, mutlak güç merkezli, değişkenlik arz eden bugünkü global ortamda, ilerisi için gösterge bir aktör kimliği payesini kazanıyor. Başarının sırrı ise, devletin ve milletin aynı eksende buluşturulması kabiliyetidir.

Geçmiş yıllarda ABD'de rüzgar esse bizim zatürre olduğumuz düzenin artık bu topraklarda vücut bulmadığı bir noktaya taşındı ülkemiz.

Türkiye ekonomik açıdan bir Çin değil. Ama Müslüman dünyasındaki en büyük ekonomi.

Hatta; Akdeniz'in doğusunda, Güneydoğu Avrupa'da, Ortadoğu'da, Kafkaslar'da ve Hindikuş bölgesindeki en büyük ekonomi. Ekonomimiz Suudi Arabistan'ın kinden bile büyük. Üstelik bunu Avrupa Birliğine (AB) girmeden başardı.

Durduğumuz noktadan kıpırdamadan nasıl dış siyasi kabineyi ayağımıza getirdiysek, herkes sahada değil ama masada kaybedeceğimizi düşünürken yeni siyasi reform şaha kalktı. Ekonomik yaptırım kararını iptal ettirdik. Uluslararası baskıyı haklı gerekçelerle ABD ve İngiltere başta olmak üzere çökerttik. En nihayetinde masadan haklı olarak değil, haklı kalarak imzalayıp kalktık. Sanırım küresel güçler artık oldu bittiler ile karşımıza çıkamayacaklarını idrak etmişlerdir. Türkiye bu diplomatik zaferle yeni bir tarihi yeni bir sayfaya yazdı.

Belli ki artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Başta Türkiye olmak üzere, tüm devletler için başka kapıların aralanacağı günlere gebe dünya siyaseti.

Nitekim Akdeniz'e kadar uzanan terör koridorunun ülkeleri bölerek yürüme dirayeti ayağa kalkamayacak derecede ağır yaralı.

Öyle ki, Senatör Graham'ın, ''ABD'nin Suriye'den çekilmesi İsrail için kâbustur'' sözleri meseleyi özetlemeye yetecek türden.

Şu durumda beklenen, ABD'nin Irak'ta uzun soluklu konuşlanarak, askeri üslerini devreye sokması.

Bu anlamda Irak'tan, İsrail/Ajdod'dan, Filistin'den, Lübnan/Beyrut'tan  Mısır/Aleksandra'dan, Suriye/Tartous'dan istihbaratını yürüten ve gerçekleri irdeleyip tüm çıplaklığıyla anlık paylaşan medyamız, takdire şayan bir mücadele veriyor.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.