Hava Durumu

Diriliş

Yazının Giriş Tarihi: 10.07.2020 07:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 10.07.2020 07:30

Sarkozy ile birlikte Libya'da istikrarın ibresini bozan her daim Fransa olmuştur.

Kaddafi'nin düşürülmesiyle Türkiye'nin meşru Sarrac hükümetine destek vermesi, Libya'daki sürece dahil olmamızı sağlamış, sömürgeler krallığı Fransa'nın bölgeye dair isteklerine de set çekmiştir.

Sarrac güçlerince yakın zaman da ele geçirilen  stratejik önemdeki Misrata donanma üssü ve Vatiyye hava üssünün artık Türkiye tarafından kullanılması için görüşmelerin devam etmesi dahi, Siyonizm'e vurulan bir darbedir.

Libya'da özellikle bir deniz üssünün Türkiye tarafından kullanılması, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki nüfuzunu kurumsallaştıracağı gibi, Avrupalı ve Arap rakipleri karşısın da çok üstün bir avantaj sağlayacaktır.

Türkiye ve meşru Libya hükümeti şu anda ülkedeki iki üssün Türk Ordusu tarafından kullanılmasını görüşüyor. 

Bu üsler aslında Rusya'nın en büyük hayali.

Suriye'den sonra Libya'da da askeri üsse sahip olma isteği petrole sahip olma arzusundan da öte.

Eğer Rusya, Libya kıyılarındaki üsleri ele geçirirse bir sonraki adım sahayı uzun menzilli geçişe kapatmak ve hava savunma sistemlerini oraya yerleştirmek olacaktır. Bu da Avrupa'nın güney kanadının kırılması demek.

Fakat, Rusya anlık doğru politikalar üretemez ve Libya'da kaybederse zaman içinde Suriye'yi de kaybeder. Putin'in Türkiye ile ittifak halinde olması ise kendi lehine.

Libya'nın kazananı  Sarrac hükümeti ve onun destekçileri olmuştur.

Libya, cereyan eden sözde Arap baharının bütün cephelerin son kavşağı.

Ya bozguncular ele geçirecek ya da mekânın gerçek sahibi kazanacak.

Ya yerliler ve ümmetin dost güçleri kazanacak ya da eski fosillerin yeni versiyonları bölgeye çökecek.

Türkiye izlediği âkilâne dış politikalarla dost Libya'yı  ayağa kaldırmayı hedefliyor. Bunu da bütün ümmete göstererek ve cesaretlendirerek yapıyor.

Türkiye'nin Libya'daki üstün saha ve siyasi gücü, İslam Coğrafyasına diriliş ve direniş ruhu verdi.

Alın size küçük birkaç örnek:

Yakın zamanda Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in Fransa'ya davet edildi.

Macron teslimiyet içeren bir görüşme hayal ederken; Kays Said "Fransa sömürge döneminde yaptıklarından dolayı Tunus'tan özür dilemeli" deyince Macron neye uğradığını şaşırdı. Kays Said ise; "Tunuslular bağımsızlığın bedelini ağır ödedi. Fransa tarafından dilenecek özür halkımın hakkıdır.  Özrün nasıl formüle edildiği de önemlidir" dedi.

Bu paralelde Tunus'un yıllardır yoğun etkisi altında olduğu Fransa'ya karşı üstelik 350 milyon € borç alıyorken bu açıklamayı yapması, gerçek bir başkaldırıştır.

Türk'ün bölgedeki liderliği hakkında komşu'dan da itiraflar geldi.

Başbakan Kiriakos Miçotakis'in ulusal güvenlikten sorumlu danışmanı Thanos Dokos yaptığı açıklamada "Hafter'i destekleyerek hata ettik. Libya'da çatışmanın dengesi değişti. Eli güçlüyken Hafter'e destek verdik. Ama görülüyor ki savaş alanında kaybediyor. Siyasi olarak da bundan sonra ki geleceği meçhul" şeklinde konuşarak kendi yenilgilerini de tescillemiş oldu.

Arap Yarımadası yüksek sesle düşünüyor artık. 

Özellikle Libya'nın batısında ve Barbaros İllerinde ki kıpırdanmalar/kalkışmalar şimdilik dillendirilmese de ümmetin uyanışının dirilişinin müjdecisidir.

Okyanus ötesinde de aynı gündem var.

Amerikalı düşünce kuruluşu Jamestown Foundation'ın Başkanı Gien Howard yaptığı açıklamada; "Türkiye'nin Doğu Akdenizve Libya'daki güç ve kararlılığını kabul ederek, kendi rolümüzü gözden geçirmeliyiz" şeklinde sitem etti.

Rusya'nın Libya'daki saha stratejisine de değinen Howard; "Wagner lejyonları Türk stratejik planlarını aşamadı. Türkiye kara, deniz ve hava gücü ile Libya'da bütün hesapları lehine çevirdi" diyerek övdü.

Elbette üst aklın iç ve dış siyasi devrimleriyle hayata geçti bu kazanımlar.

Türkiye çeyrek asırdır derinden ve sessizce bu lige hazırlanıyordu.

Başkan Erdoğan'ın kurmayları hükümet olduğundan bu yana "yerli ve milli"  bir siyaseti önceliyorlar.  

Doğru adamlar, doğru planlamalarla, doğru adımları atarak sahada başarı kazandı.

Türkiye o eski silik basiretsiz yakın geçmişini de aşarak ümmete umut oldu.

Sonuç olarak, İslam ümmetinin birlikteliğini tesis etmekten daha büyük vecibe olamaz.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.