Hava Durumu

Kur'an ayı Ramazan-ı Şerif yaklaşırken...(3)

Yazının Giriş Tarihi: 04.05.2019 07:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 04.05.2019 07:00
  1. HAKKI TAVSİYE ETMEK:

"Birbirine hakkı ve sabrı tavsiye edenler ziyanda değildir":

Yüce Allah bu ayette iman edenlerin ve salih amel işleyenlerin birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye etmelerini istemektedir. "Gerçek, doğru" anlamına gelen hak, batılın zıddıdır ve genellikle iki anlamda kullanılır;

1 - İster; akide ve düşünce, ister dünyevi sorunlarla ilgili olsun, adalete, insafa ve hakkaniyete uygun bir şey söylemek veya yapmak. 2 - Allah'a, kullara veya kendi nefsine verilmesi gereken hak.

Hakkı tavsiye etmenin anlamı şudur: Herkes hak ve hukukun anlamını ve değerini bilmeli ve buna göre hareket etmelidir. Böyle bir toplumda haklar çiğnenmemeli, gerçekler unutulmamalı, batıl başını kaldıramamalı, kimse haksızlığa karşı sessiz ve seyirci kalmamalıdır. Her fert, kendi sorumluluğunu bilmelidir. Nerede haklar çiğneniyor ve batıl başını kaldırıyorsa, orada herkesin vicdanının rahat olması için kendisine düşen görevi yapmalı ve hak için mücadele etmeye hazır olmalıdır.

Mümin sadece kendisi hakka tapmak, hak yolunda olmak, hak sözü söylemek ve hakça hareket etmekle yetinmemelidir; aksine başkalarının da hak ve hukukun icaplarını yerine getirmeleri için canla başla çalışmalıdır. İşte bu bilinç ve davranış bir toplumun ahlakî çöküntü ve felaketten kurtulmasının güvencesidir. Bir toplumu meydana getiren fertlerde bu ruh yoksa o toplum batmaktan kurtulamaz. Zira, toplumu meydana getiren fertlerin, kendileri hak yolunda olmalarına rağmen, içinde yaşadıkları toplumda hakların çiğnenmesine sessiz ve seyirci kalırlarsa eninde sonunda aynı haksızlığa kendileri de uğrarlar.

Rabbimiz, EnfalSûresi'nde: "Aranızdan yalnız zalimlere erişmekle kalmayacak fitneden sakının, Allah'ın azabının şiddetli olduğunu bilin" buyurur. Al-i İmran suresinde ise: "Siz, insanlar için çıkarılmış, doğruluğu emreden, fenalıktan alıkoyan, Allah'a inanan hayırlı bir ümmetsiniz" buyurmakta ve hayırlı bir ümmet olmayı, iyiliği emretme ve kötülükten men etme şartına bağlamaktadır.

  1. SABRI TAVSİYE ETMEK:

Sabır, Mertlik ve doğruluğun sembolüdür. Sabır, olaylar karşısında tahammül göstermektir. İnanıp güzel işler yapanların, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye etmeleridir. Nefsin iyi bir işi yapmak veya bir fenalıktan kaçınmak için güçlüğe, zorluğa, acıya dayanma gücüdür, başlıca iki çeşittir.

1) Acı ve zorluğa sabırdır ki bununla ibadet ve mücahedenin ve güzel amellerin zorluklarına dayanılarak yüce himmet sahiplerinin eriştikleri başarılara erişilir.

2) Lezzet ve arzulara karşı sabırdır ki bununla haramdan, yasaklardan, aldatıcı, tehlikeli, maddeten ve manen zararlı şeylerin zararlarından sakınılır ve korunulur." "Cennet cazip şeylerle, cehennem çetin şeylerle çevrilmiştir"; hadis-i şerifi, her iki sabra da işaret etmektedir.

Râgıb el-İsfahânî, sabır: Allah'a tevekkül ederek O'ndan gelen acı ve sıkıntılara katlanmadır; insanın kendisini, aklın ve dinin yapılmasını gerekli gördüğü işleri yapmaya veya yapılmasını yasakladığı şeylerden uzak durmaya zorlamasıdır" diyor.

Sabırlı olma konusunda yaratılış ve kabiliyet elbette önemlidir. Ancak eğitim, alışkanlık, iman, azim ve iradenin etkisi de asla unutulmamalıdır. Ayette, "Ey iman edenler! Sabır ve namazla yardım dileyin. Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir" buyurulur. Zira sabır ve namaz, nefsin kötü alışkanlıklarına karşı kalkandır. Hadislerde de: "Sabır genişliğe çıkmanın anahtarıdır", "Sabreden zafere ulaşır" "Sabredenlerin sevabı hesapsız verilir" buyrulmuştur.

Kur'an ve sünnette öğülen sabır; yiğitlik, iman ve salih amel ile hak ve hayır yolundaki sabırdır. Yoksa her kötülüğe katlanmak, her zillete boyun eğmek, şerre rıza demek olan zillet, meskenet ve duygusuzluk sabırlı olmak değildir. Unutulmamalıdır ki, "Şerre rıza şer, küfre rıza küfürdür". Ayette, "İzzet ve şeref, Allah, Rasûlü ve müminlere içindir" buyrulmuştur. Nitekim bir hadiste; "Sizden biriniz bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin. Bunu yapamazsa diliyle onu değiştirmeğe çalışsın. Bunu da yapmazsa kalbiyle ondan ikrah etsin; bu da imanın en zayıfıdır" buyrulmuştur.

SONUÇ

İnsanlığın kurtuluşunu gaye edinen Kur'an-ı Kerim, insanların dünyada mutlu bir şekilde yaşayıp, ahirette de ebedi saadete erebilmeleri için ortaya çeşitli prensipler koymuştur. Özellikle açıklamaya çalıştığımız Asrsûresinde, bu prensipleri formül halinde özetlemiştir.

Üç ayetten oluşan bu kısa sûrede; Rabbimiz, asra yemin ederek, ancak iman edip salih amel işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler hariç, bütün insanların ziyanda olduklarını, anlatmıştır.

İnancımızın temeli Kur'an'dır. Kur'an-ı Kerim'e göre, temelinde iman olmayan, Allah ve Resulünün istediği şekilde yapılmayan hiçbir amel, "salih amel" değildir.

Kur'an, Asr Suresi ile insanlığın kuruluş reçetesini dört esasta toplamıştır. İnsanoğlunun hüsrandan kurtulması, dünya ve ahirette huzurlu ve mutlu olması için Kur'an'daki ve özellikle de Asr Suresi'ndeki esaslara uymaktan başka çaresi yoktur.

Ramazan-ı şerifiniz mübarek olsun.

Selam ve dua ile...

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.