Hava Durumu

Erdoğan'dan flaş açıklamalar

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birlik Vakfı Genel Merkezi'nde 39. Geleneksel Birlik Vakfı İftarı'nda konuştu.

Haber Giriş Tarihi: 11.05.2019 21:38
Haber Güncellenme Tarihi: 11.05.2019 21:38
Kaynak: Haber Merkezi
https://bursahayat.com.tr/
Erdoğan'dan flaş açıklamalar

Birlik Vakfı yönetimine ve tüm mensuplarına teşekkür eden Erdoğan,  Allah'ın kendilerine Birlik Vakfı gibi bir hayır çeşmesinin kurucularından olmayı  lütfettiğini, 1985'te Allah rızasını gözeterek toprağa diktikleri fidanın, aradan  geçen 34 yılda dalları ülkenin dört bir köşesine uzanan ulu bir çınara  dönüştüğünü söyledi.

Bugün Birlik Vakfı'nın ülkenin kültür hayatına yaptığı eşsiz  katkıların yanı sıra gençlere yönelik eğitim-öğretim faaliyetleriyle de ciddi bir  boşluğu doldurduğunu dile getiren Erdoğan, ayrıca vakfın bünyesinde farklı meslek  dalları için kurulan komisyonların kendi alanlarında birbirinden kıymetli  çalışmalara imza attığını ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm bunların yanında vakfın son dönemde ülkede  milli iradeyi ve demokrasiyi hedef alan tüm saldırılar karşısında takdire şayan  bir duruş sergilediğini aktararak, milletin hak ve adalet mücadelesine destek  verenlere teşekkür etti.

Erdoğan, "Her birinize mazlum ve mağdurların umudu olan bu ülkeye,  büyük ve güçlü Türkiye davasına sahip çıktığınız için şükranlarımı sunuyorum.  İnşallah 34 yıldır olduğu gibi önümüzdeki dönemde de kardeşliğimize leke  sürdürmeyeceğiz. Birliğimizi bozmaya çalışanlara inat kutlu davamızın etrafında  saflarımızı sıklaştırarak mücadeleye devam edeceğiz. İnşallah omuzlarımızı  birbirine kenetleyecek, gözümüzü bir an olsun menzilimizden ayırmayacağız. Ülke  ve vakıf olarak hedeflerimize ulaşana kadar bize durmak, dinlenmek ve rehavet  yasak. Bilakis tempoyu biraz daha artırmalı, adımları daha hızlı atmalıyız." diye  konuştu.

"Katil sürülerine kaptırdığımız her gencimizin vebali bizlerin  üzerindedir"

Vakıf faaliyetlerinde, istikbali emanet edecekleri genç kuşaklara  yönelik eğitim ve kültür faaliyetlerine daha çok ağırlık vermeleri gerektiğini  dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:

"Gerek Gezi olaylarında şahit olduğumuz manzaralar, gerekse 15 Temmuz  gecesi yaşadığımız büyük ihanet Birlik Vakfı'nın omuzlarındaki yükün ne kadar  ağır olduğunu hepimize göstermiştir. Tabiat boşluk kabul etmez. Her iki hadisede  gördüğümüz gibi şayet biz sahip çıkmazsak, gençlerimizin vatan, millet ve  memleket düşmanı habis ellerin oyuncağı haline gelmesi sadece an meselesidir.  Eğer biz evlatlarımızın kalplerini ve zihinlerini iyilikle, hasenatla, ezan,  bayrak şuuruyla doldurmazsak, terör örgütleri zehirli ideolojilerini oraya zerk  edeceklerdir. Biz genç nesillere kadim değerlerimizi aşılamazsak, sevdirmezsek,  yaşatmazsak, sokaklar, televizyon, tablet ve telefon onları popüler kültürün  hadim kodlarıyla yetiştirecektir. Çok açık ve net söylüyorum FETÖ, PKK ve DEAŞ  gibi katil sürülerine kaptırdığımız her gencimizin vebali bizlerin, bizim gönüllü  teşekküllerimizin üzerindedir. Bakınız bu millet hala yüreğinde 1970'lerde sağ,  sol kavgasına kurban verdiği körpe fidanların sızısını taşıyor. Bu millet hala  bölücü örgütün zorla dağa kaçırıp birer ölüm makinesine dönüştürdüğü evlatları  için gözyaşı döküyor. Bu millet FETÖ'nün sapkın ideolojisinin 40 yılda  mankurtlaştırdığı gençlerinin travmasını yaşıyor. Hiçbirimizin milletimize bir  daha benzer acılar, dramlar yaşatma hakkı yoktur. Merhum Akif'in o veciz  ifadesiyle tarih ders almayanlar için tekerrür eder. Tarihin tekerrür etmesini  istemiyorsak, yapmamız gereken daha sıkı, kuşatıcı, vizyoner bir anlayışla  çalışmalarımızı sürdürmektir."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, öğrenci burslarından konferanslara, kurslardan  yarışmalara kadar vakfın gençlere yönelik her faaliyetini bu yönde atılmış  kıymetli bir adım olarak gördüğünü vurgulayarak, "Rabb'im sizlerden, Birlik  Vakıfı'na maddi, manevi destek veren, bu çatı altında fisebilillah faaliyet  gösteren tüm kardeşlerimizden razı olsun." ifadelerini kullandı.

"Gönül coğrafyamızın dört bir yanından bu ramazanda yine dumanlar,  feryatlar yükseliyor"

Milletçe başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ebedi azaptan kurtuluş  olan 11 ayın sultanı mübarek Ramazan-ı Şerif'i, manasına ve ruhuna uygun şekilde  idrak etmeye çalıştıklarını dile getiren Erdoğan, ramazanın "Hesaba çekilmeden  önce nefsinizi hesaba çekin" ilahi emrine ram olarak iç muhasebenin yapıldığı bir  ay olduğunu söyledi.

Erdoğan, ramazanın sofraların komşulara, muhtaçlara, hısım ve  akrabalara açılan bir dayanışma ayı olduğunu ifade ederek, konuşmasını şöyle  sürdürdü:

"Hepsinden önemlisi biz müminler için ramazan, oruçla sabrı  öğrendiğimiz, ibadetle kalplerimizi arındırdığımız, tefekkürle kul olmanın  şuuruna vardığımız mübarek, kutlu bir aydır. Ancak hemen her ramazanda olduğu  gibi bu mübarek günlerde de İslam ve insanlık düşmanları, ramazan sevincimize  gölge düşürmek, ramazan soframıza zehir katmak için ellerinden geleni yapıyor.  İsrail yönetimi abluka ve ambargoyla açık hava hapishanesine çevirdiği Gazze'ye  yine bomba yağdırıyor. Suriye'nin eli kanlı rejimi, İdlib'te yaşayan sivilleri,  hastane ve okulları bu ramazan gününde varil bombalarıyla vurmakta hiçbir beis  görmüyor. Yemen'deki yüz binlerce çocuk kirli bir savaşın kurbanı olarak açlık ve  kıtlığın pençesinde kıvranıyor. Libya'da, sırf petrol kuyularının kontrolü için  bir kiralık katilin azgınlıklarına göz yumuluyor. Arakan'dan Somali'ye,  Afganistan'dan Irak'a kadar, gönül coğrafyamızın dört bir yanından maalesef bu  ramazanda yine dumanlar, yine feryatlar yükseliyor."

"İsrail'in sindirme politikalarına rağmen Anadolu Ajansımız  çalışmalarına devam ediyor"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, zalimlerin hep ramazanda biraz daha  pervasızlaştıklarına şahit olduklarını dile getirerek, şöyle devam etti:

"Özellikle İsrail yönetimi uluslararası toplumun sessizliğinden aldığı  cesaretle, işi medya kuruluşları ve insani yardım teşkilatlarının merkezlerini  bombalamaya kadar vardırmışlar ve bizim Anadolu Ajansımızı bombalamışlardır.  Çünkü onların bütün o kirliği yaptıklarının dünyaya duyurulmaması gerekiyor.  Duyuran kim varsa onlar için düşmandır. Böylece Gazze'de işledikleri  cinayetlerin, Gazze halkına yönelik soykırım politikalarının kamuoyu tarafından  bilinmesine engel olabileceklerini düşünüyorlar. Yardım kuruluşlarını hedef  alarak Gazze halkını açlık ve yoklukla terbiye edebileceklerine inanıyorlar.  Ancak İsrail'in karartma, yıldırma, sindirme politikalarına rağmen Anadolu  Ajansımız şartları zorlayarak çalışmalarına devam ediyor.

Onlar istemese de insani yardım kuruluşlarımız her türlü riski göze  alarak ihtiyaç sahiplerinin yaralarını sarmayı sürdürüyor. Biz bunları yaparken  bakıyorsunuz basın özgürlüğü konusunda ülkemizi eleştiri yağmuruna tutan  kuruluşların tek bir tepki sesi dahi yükselmiyor ne yurt içinde, ne uluslararası  camiada. Mesele Türkiye olunca hemen ortalığı ayağa kaldıranlar, Gazze'deki  saldırının üzerinden bir hafta geçmesine rağmen hala üç maymunu oynuyor. Basın  özgürlü kılıfı altında terör örgütü üyelerine bile sahip çıkanlar, kameralar  önünde gerçekleştirilen bu saldırıyı görmezden, duymazdan geliyor. Bunun adı  sadece çifte standart değil, aynı zamanda zulme ortak olmaktır. Mağduru  kimliğine, inancına, ülkesi ve milletine göre ayırmak ne insani, ne de ahlaki bir  tavırdır. Açıkça söylemek gerekirse bu tavırla biz ilk kez karşılaşmıyoruz.  Terörden darbeye kadar ülkemizle ilgili hemen her konuda benzer bir çifte  standarda şahit oluyoruz."

Erdoğan, "dünyaya demokrasi dersi verenler"in,  Türkiye'de 251 insanın şehit edildiği kanlı darbe girişimi karşısında darbecileri  himaye edebildiğini, "insan haklarından bahsedenler"in Suriye'de 10 binlerce  masumu katleden terör örgütünün elebaşlarını kırmızı halılarla karşılayabildiğini  söyledi.

"Barıştan dem vuranlar"ın sırf çıkarlarını korumak için Yemen'den  Libya'ya kadarki coğrafyayı kan ve gözyaşına boğmakta hiçbir beis görmediğini  dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:

"Adalet ve özgürlüğü dillerine dolayanlar, Mısır'da darbe  mahkemelerinin kurduğu darağaçlarına seslerini dahi çıkarmıyor, tam aksine Avrupa  Birliği mensubu ülkeler Sisi'nin davetine icabetle aynı masada oturup onunla  geleceğe yönelik ne yapacaklarını konuşabiliyorlar. Gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın  vahşice öldürülmesinden Yeni Zelanda'daki menfur terör eylemine kadar tüm  hadiselerde bu ikircikli tavır bir şekilde kendini ifşa etmektedir. Cemal Kaşıkçı  olayıyla alakalı olarak Suudi Arabistan'ın göndermiş olduğu görevlilere karşı  hala bir ses, tavır yok. Bize söyledikleri 'Gereken yapılacaktır, hiç endişe  etmeyin.' Bu benim sorunum değil, senin sorunun. Suudi Arabistan olarak böyle bir  katliamı, gönderdiğin 15 kişi, daha sonra sayıyı 22'ye çıkardın, bunlar yapıyor,  bunlara yönelik en ufak bir eylemin olmuyor. Nerede adaletiniz? Yok."

Erdoğan, menfaatleriyle temel insani değerler arasında bir seçim yapma  konusunda Batı ülkelerinin samimiyet testinden geçemediğini ve tercihlerini hep  olduğu gibi ya dolara ya petrole yatırdığını belirterek, şöyle konuştu:

"İstanbul seçimleriyle ilgili Yüksek Seçim Kurulu kararından sonra  yapılan açıklamaların da aynı bakış açısının ürünü olduğunu görüyoruz. Burada  mesele ne sandıktır ne milli iradedir ne de Türkiye'nin demokrasi mücadelesine  destek vermektir. Avusturya'da cumhurbaşkanlığı seçimi 2 yıl sonra iptal  edilebiliyor. Hiç ses duydunuz mu, 'Nasıl böyle bir şey olabilir' diye herhangi  bir serzeniş duydunuz mu? Bakın, 2 yıl sonra cumhurbaşkanlığı seçimi iptal  edilebiliyor. Bizde ise sadece müracaat edişimiz bile Batı'yı rahatsız ediyor.  Bu, bizim milli iradenin hakkını arama mücadelesidir. Bu, bize gönül verenlerin  hakkını arama mücadelesidir. Biz de hakkımızı arama mücadelesini verdik, YSK  onlar da sağolsun haklı kararımızı teyit ettiler.

"Türk demokrasisinin altını  oymaktır"

Yüksek Seçim Kurulu kararı üzerinden ülkemizi hedef alanların gayesi,  milletimizin 17 yıllık kazanımlarını dinamitlemek, Türk demokrasisinin altını  oymaktır. 31 Mart Seçimlerinde yaşanan örgütlü usulsüzlükleri, daha net bir  ifadeyle sandıktaki yolsuzlukları görmezden gelmelerinin sebebi budur. Çünkü  samimi olan hakikati tahrif edemez, onu okumaya, anlamaya çalışır. Prensipli  davranan, önce objektif bir şekilde ortaya konulan delilleri, atılan adımın  hukuki olup olmadığını tespite çalışır. Bunlar ülkemize baktıklarında gerçeği  değil, sadece ön yargılarını görüyorlar. Zihinlerindeki eski Türkiye ile gerçek  Türkiye arasındaki farkı bir türlü kabul etmek istemiyorlar. Ülkemizin son 17  yılda yaşadığı büyük değişimi görmeye yanaşmıyorlar. Karşılarında artık hazır  olda bekleyen bir Türkiye olmadığını, bu ülkeye emir ve talimat veremeyeceklerini  bir türlü idrak edemiyorlar. Ancak onlar kabullense de kabullenmese de Türkiye,  bağımsız, egemen, demokratik ve hukukun üstünlüğüne inanan bir ülkedir."

"Tüm saldırıların üstesinden birbirimize kenetlenerek geldik"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin hiç kimsenin  müstemlekesi, mandası olmadığını vurgulayarak, "Topraklarında darbeci katilleri  ağırlayanlar, bize hukuk dersi veremez. Seçimle işbaşına gelmiş Venezuela Devlet  Başkanını devirmeye çalışanlar, bize demokrasiden bahsedemez. İsrail terörüne  seslerini yükseltmeyenler, Seçim Kanunu çerçevesinde yürüttüğümüz hak  mücadelesine laf edemez. Allah'ın izniyle milletimiz bu baskılara, bu tehdit  diline boyun eğmeyecektir. Türk milleti nasıl 15 Temmuz'da gerektiğinde canı  pahasına iradesine sahip çıkmışsa, 23 Haziran'da da özgür iradesiyle tercihini  yapacaktır. Ben buna inanıyorum. Türk demokrasisi 23 Haziran imtihanından da  Allah'ın izniyle hep birlikte alnının akıyla çıkacaktır." dedi.

Herkese çok önemli görevler düştüğünü ifade eden Erdoğan, "Biz bugüne  kadar tüm saldırıların üstesinden birbirimize kenetlenerek geldik, fitneyi  aramıza sokmadık, kardeşliğimize asla leke sürdürmedik. İşte şimdi de şu anda  karşımızda olan zihniyet bakıyorsunuz FETO'nun ağzıyla konuşuyor, bir yerlere  mesaj veriyor. Görüş farklılıklarımızın dava arkadaşlığımızın önüne geçmesine  müsaade etmemeliyiz. Bulunduğumuz makamlardan azade olarak, hepimiz inandığımız,  yolunda ömrümüzü harcadığımız kutlu davamızın birer neferiyiz." diye konuştu.

Erdoğan, koltukların, görevlerin, payelerin hepsinin geçersiz ve  geçici olduğunu belirterek, şunları söyledi:

"Baki kalan bu kubbede sadece hoş bir sedadır. Bizler 40 yıldır  siyasette bunu yapmaya, işte bunu başarmaya çalışıyoruz. Hatasızlık, kusursuzluk,  yalnızca alemlerin Rabb'i olan Allah'a mahsustur. Bizim de hatamız, eksiklerimiz,  noksanımız olmuştur ve olacaktır. Ancak adına Türkiye dediğimiz davamıza  ihanetimiz vaki değildir. İç muhasebemizi yapacak, tespit ettiğimiz eksiklikleri  giderecek, daha kucaklayıcı, kuşatıcı bir anlayışla mücadelemizi sürdüreceğiz.  Bizi, İstanbul'da belediye başkanlığına 1994 seçimlerindeki ruh taşıdı. Bizi,  2002 yılında iktidara milletimizle kurduğumuz gönül köprüsü getirdi. Bu ruh ve  gönül bağını koruduğumuz müddetçe Allah'ın izniyle milletimiz bize güvenmeye,  bizi desteklemeye devam edecektir. Ben buna inanıyorum. Bunu kaybettiğimizde ise  artık milletimize verecek hiçbir şeyimiz kalmamış demektir. Rabb'im bizleri böyle  bir yanlışa düşmekten korusun diyorum. Rabb'im bizleri sırat-ı müstakimden  ayırmasın diye dua ediyorum."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 29 Mayıs'ta 34. yaşına girecek olan Birlik  Vakfı'nın misyonu doğrultusunda faaliyetlerini artırarak devam ettireceğine  inandığını ifade etti. Erdoğan, sözlerini  "İnşallah bizler de kurucusu olmaktan  gurur duyduğumuz vakfımızı tüm imkanlarıyla ve imkanlarımızla desteklemeye,  sizlerin yanında olmaya devam edeceğiz." diyerek tamamladı.

Programa, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Bilim, Sanayi ve Teknoloji  Bakanı Mustafa Varank, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun,  Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, eski TBMM Başkanı İsmail Kahraman, AK  Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, AK Parti  İstanbul İl Başkanı Bayram Şenocak ile eski bakanlar, siyasiler ve çok sayıda  kişi katıldı.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.