Hava Durumu

Edebiyat 'SOS' Veriyor

Elimizde akıllı telefonlar, orası senin burası benim gezip duruyoruz. Sahi en son ne zaman internete koymak için değil de kendimiz için kitap okuduk. Bu konuda Özkan İrman'ın çağrısı var: "ACİL SEFERBERLİĞE İHTİYACIMIZ VAR"

Haber Giriş Tarihi: 07.12.2015 10:33
Haber Güncellenme Tarihi: 07.12.2015 10:33
Kaynak: Haber Merkezi
https://bursahayat.com.tr/
Edebiyat 'SOS' Veriyor

Hani hep deriz ya nerede o eski zamanlar diye. Gözlerinizi kapatın ve 70'li yılların sıcaklığında, samimiyetinde Pirinç Hanı'nda çay içerken düşünün kendinizi. Çünkü bugün tam da o zamanlara götüreceğim sizleri... Eski, sıcak, samimi ve dürüst zamanlara... Hayata sıfırdan başlamış, hikâyesi 70'li yıllara dayanan, sanayinin ve edebiyatın başarı öyküsü sizlerle buluşacak. Bu hafta köşe yazarımız ve Minteks Yönetim Kurulu Başkanı Özkan İrman'ı konuk ettik sayfamıza.  

 

Melisa SEVEDİOĞULLARI

 

İlk önce mezeci çıraklığından başlayalım, hayat öykünüzü bizimle paylaşır mısınız?

'Bu; el, tutmaya yarar. Bu; ayak, yürürüz. Aynadaki benim. Yanımdaki kişiler babam ve annem.' İşte bu bilincin yeni yeni geliştiği zamanda, yani henüz okula gitmeden önce babamın yanında ekmek parası serüveniyle tanıştım. Önceleri şunu al, şunu ver derken kendimi bulaşık yıkarken, boş toplarken, kuyruklarda beklerken buldum. İlkokula da başlayınca artık en küçük zamanı bile babamın üç tekerlekli arabasının yanında geçirir olmuştum. 1970'li yıllar babamın yedeğinde Pirinç Hanı'na gidip gelerek geçti. Orası benim hem oyun parkım hem iş yerimdi. Aslında oyun neydi, iş neydi? Onun bile ayrımında değildim tam. Çocukluk işte. Muradiye Ortaokulu'ndan sonra, Tophane Endüstri Meslek Lisesi günlerim başladı ama Pirinç Hanı yine hep hayatımdaydı. Ben bir mezeci çırağıydım, derken işin kalfası oldum, ustası oldum. Hem lise bitti hem Pirinç Hanı. Babam emekli oldu. Ben de SKT yağ keçe ve rulman fabrikasına işçi olarak girdim. Orada çalışırken gazete ilavelerinden de üniversiteye hazırlandım. Bugünkü adıyla Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi İşletme Bölümü'nü kazandım. O zaman adı; Dokuz Eylül Üniversitesi Muğla İşletmecilik Yüksek Okulu'ydu. Askerliğimi yedek subay olarak; Suriye'deki Karakozak Türbesi dahil Suriye sınırında dört değişik karakolun karakol komutanı olarak yaptım. Geceleri pusularda geçen zor  günlerdi.

Mesleğe nasıl başladınız?

Askerlik sonrası havlu sektöründe satış mümessilliğine başladım. Sonra bir markam olsun, kendi markamla üretim yapayım dedim. Hayalim beni bugün Minteks'in sahibi yaptı.

Hayat devam ediyor işte.

TÜRKİYE MODAYI KOKLUYOR

Sıfırdan iş dünyasına atılacak gençlere tavsiyeleriniz nelerdir?

Sıfırdan işe başlanır mı, başlanır. Zaten her işin başı sıfır noktasıdır. Dededen, babadan iş kalsa ne olacak eğer baba rahmetlik oluncaya kadar çıraklık, kalfalık yapmadıysan sıfırsın işte. Ustalığını yapmadığın işin patronluğu olur mu? Çalışkanlık, sabır ve eğitim... Gerisi kolay.

Belirtmeden edemeyeceğim. Herkes iş kuracak diye bir şey yok. Başarı tuttuğun işi bırakmamakla olur. Evine sıcak ve sürekli para götüren herkes başarılıdır.

 

Başarılı bir sanayicisiniz Bursa tekstil piyasasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bursa her ne kadar havlunun beşiği olsa da artık tekstil havlunun çok ötesine geçti. Son teknoloji ile üretilen döşemelikler, dünya markalarına üretilen elbiselik kumaşlar derken Bursa'da tekstil gerçekten bir üs oldu.

Başarı merdivenlerini çıkarken unutamadığınız anınız nedir?

Katıldığımız ilk uluslararası ev tekstil fuarında tek havlu firması bizdik. İlk ihracatımızı yaptığımızda nasıl mutlu olduğumu bir ben bilirim. Bir de ulusal bir gazeteyle yaptığım barter anlaşmasından çıkınca sevinçten zıpladığımı hatırlıyorum, Basın Ekspres yolunda...

 

Modayı yakından takip eden bir iş adamısınız. Avrupa ile karşılaştırıldığı zaman Türkiye modanın neresinde?

Türkiye artık trendi kokluyor, modaya ilham oluyor ama maalesef modayı yaratamıyor. Bu zaten bugünden yarına olacak bir şey değil tabi. Fransa, İtalya, ABD modayı tasarlayan, üreten ve yönlendiren ülkeler. Artık öyle bir güç sarmalı ki bu, dünya markaları da maalesef yine çoğunlukla bu ülkelere ait. Tutulmadık köşe bırakılmamış. Ancak hayat çok uzun bir maraton. Tekstilde de bir gün dünya markamız, markalarımız mutlaka olacak, inanıyorum.

EVLAT OLARAK GÖREVİMİ YAPIYORUM

Biraz da yazarlığınızdan bahsedelim, edebiyatta rol modeliniz kimdir?

Edebiyatta hikâyeyi tatlı bir şekilde kestirmeden anlatan yazarları seviyorum. Sait Faik de bu anlamda idolüm.

Yazarlık, edebiyat sevginiz nasıl başladı?

Öğretmenler ne kadar önemli. Bana edebiyatı şu anda hala sağ olan Türkçe Hocam Ahmet Sarıoğlu sevdirdi. Yüreklendirdi. Pekişmesinde de yine aynı okuldaki bir sonraki Türkçe öğretmenim Sabit Bayıldıran rol oynadı. Sabit Hoca okumayı sevdirdi, Ahmet Hoca yazmayı diyebilirim. Zaten okumayan asla yazamaz.

Hayatınızın beyaz perdeye yansıtılması nasıl bir duygu?

Aslında Mezeci Çırağı/Pirinç Hanı kitabının beyaz perdeye çıkması rahmetli babamın ölümsüzleşmesi hasebiyle benim için çok önemli. Mezeci İsmail Hakkı İrman'a bir evlat olarak görevimi yapmış oluyorum. Ve O bunu her baba gibi hak etti.

Türkiye'de sanata ve sanatçıya verilen değeri nasıl görüyorsunuz?

Sanatçılık maalesef çok ilginç, genel bir meslekî kavram. İçine aldığı o kadar çok alan var ki anlatmakla bitmez. Bir ülkede bir kurum diğer kurumdan bağımsız ya da etkisiz değil. Her şey yükselirken sanat-sanatçı aşağıda kalmaz. Düşerken de öyle.

İnternetin yaygınlaşması ile e-kitap furyası çıktı. Sizce sayfaların yerini doldurur mu?

Ben yazılı matbuatın biteceğini sanmıyorum. Zaten bitseydi şimdiye kadar biterdi. Ne gazete ne dergi ne de kitap kalmazdı. İnsanlar kâğıda dokunmayı bırakmadı. Dilerim de bırakmaz.

MEZECİ ÇIRAĞINA BURSALILAR SAHİP ÇIKMALI

Edebiyatın Türkiye'deki geleceği nasıl olacak?

Hiç kitap okumadım, sıkılıyorum diye demeç veren tanınmış insanlar var. Gençler hiç okumuyorlar. Eskiden biz hiç bir şey okumasak, Teksas, Tommiks okurduk. O zaman zararlı diyenler bile, ah keşke şimdikiler de okusun da ne okursa okusun, noktasına geldiler. Okumak, edebiyat hayal gücünü, tasarıyı, üretkenliği arttırır. Toplumları geliştirir. Zenginleştirir. Acil seferberliğe ihtiyacımız var. Ama onu okuma bunu oku olacaksa, aman aman kalsın. Çünkü en tehlikelisi tek yanlı okumaktır ki o da karşılaştırma olmadığı için insanı fikri sabit yapar. Yine de çok genç yazar ve okuyan var. Yani umut var.

Sanatçı her zaman muhalif olmak zorunda mıdır?

Sanatçı illa muhalif olmak zorundadır diye bir şey diyemem. Ama galiba bu muhalif olma durumu sanatçıya misyonmuş gibi yapıştırılmak isteniyor. Adam niye illa muhalif olsun, taraf da olsun ama yanlış olduğunda da muhalif olmaktan kaçınmasın. Yani kardeşim kısacası doğruya doğru, eğriye eğri...

Son olarak eklemek istedikleriniz nelerdir?

Mezeci Çırağı filmi çok yakında vizyona girecek. Kurgu ve renk aşaması bitti. Müzik bitmek üzere. Fragmanlarımız dönmeye başladı. Şimdi bu sıcacık Bursa filmine özellikle Bursalıların sahip çıkmasını ben bir Bursa çocuğu olarak, aslında Mezeci Çırağı olarak rica ediyorum.

Sevgi ve muhabbetle... Çok teşekkür ediyorum.

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.